Sevgili Pembe Domates Dostları,
İlk yazı olduğu için kusuruma bakmazsınız umarım. Benim pembe serüvenim gazetede bir haber okumakla başladı.
Gönderdiğim e-posta sonucu küçük bir paket pembe tohumu sahibi olunca yetiştireceğim pembelerin hangi kısmını tohuma bırakacağımı , hangi kısmını yiyeceğimizi , hatta yiyemediğimiz kısmı ne yapacağımızı hesaplamaya başladım. Ne de olsa balkonda / saksıda olmaz denilen böğürtlen , ahududu, süs kabağı yetiştirmiştim. Hesaplayamadığım iklimin yapacağı sürprizdi.
Ekilen tohumlardan 8 tanesi hemen çimlendi. Büyük bir ihtimamla baktığım fideler sağlıklı , mutlu bir şekilde büyüyorlardı. Problem yoktu, olsada domatesle ilgili hasat yayıncılığın kitabından ne olduğunu anlar hemen müdahale ederdim.
Yaz tatili zamanı geldiğinde bir adet fideyi yanıma aldım , diğerlerini tarif edildiği şekilde 1/3 oranında doldurulmuş saksılara ektim ve yola çıktım.
Datça ya varınca hemen pembe fidesi toprakla buluştu. Evdekiler ise bakıcının ve sevgili yengemin şefkatli ellerinde emniyetteydiler. Üç hafta sonunda bahçeye diktiğim pembe yarım metreyi geçmiş çiçeklenme sinyalleri vermeye başlamıştı. Ne yazık ki onu komşumuza emanet edip İstanbul'a döndük.
Manzara felaketti gövde çürümesi hastalığına yakalanan pembeler saksılarında yana devrilmiş ve kurumaya başlamışlardı. Fazla düşünmeden nispeten sağlam görünen bir tanesini ayırıp diğerlerini hastalığı daha fazla yaymadan söküp attım.
Gövde çürümesi hastalığının geri dönüşü olmayan bir hastalık olduğunu ve hastalanan fidenin sonunda öleceğini bilmeme rağmen bir umut fideyi temizleyip yeni temiz bir toprakla boğazlama işlemini yaptım ve sanki yeni ekiyormuş gibi can suyu verdim. ( köklendirme için doğal hormonlar var ama kullanmak istemedim ) hafif bir köklenme 1 hafta içinde başladı , toprakla desteklenen gövde ise dik durmaya devam ediyordu. ( umudum olmadığı için fotoğraflamadım . Şimdi ise pişman oldum ) ikinci hafta sonunda son 1/3 ü de ekleyerek saksıyı tamamen doldurdum. Tüm bunlar 22 Temmuz - 10 Ağustos arasında gerçekleşti.
Pembe ölmemesine rağmen gelişmesini durdurdu. Ağustos sonuna kadar kök geliştirdi. Eylül başında yavaş yavaş yeni yapraklar vermeye başlamıştı ki 10 eylülde aniden çiçeklenme başladı.
18 Eylülde gövdenin ortasına gelen kısımda iki adet 2 - 3 cm çapında domates belirdi. O ana kadar müdahele etmediğim pembeye artık budama zamanı geldi diyerek daldım. Tüm fazla yaprakları budadıktan sonra bakın ortaya ne çıktı :))
Bu pembenin direnci bana bir ders de oldu; Hiç bir zaman mücadeleden vazgeçmeyin doğa bazen geri dönüşü olmayan hastalıkları bile yenebiliyor. Yeni yöntemler denemekten korkmayın. Eğer bir yöntem başarılı olduysa mutlaka fotoğraflayın ve paylaşın
3 yorum:
Hakan Bey,
Elleriniz dert görmesin! Muhteşem bir belgeleme olmuş bu...
PDA'nın tam olsun istediği gibi...
Sevgi ve saygılar...
Hakan Bey,
Gerçekten çok umut verici bir serüvenmiş.. Ben de sizin yazınızı okuyunca bendeki iki fideden cılız olanının neden bir anda çiçek verdiğini anladım. Budamak iyi geliyormuş.Bana umut verdiniz. Sanırım bendeki fidelerden de domates görebileceğiz (nazar değmesin diye fazla anlatmıyorum..) Benimkiler de çiçek açtı. En yakın zamanda sizlerle paylaşacağım:)
Sevgiler
harika mutluluğunuzu paylaşıyorum ve sizi gönülden kutluyorum. ben de benzer bir mutluluğu yaşıyor ve doğaya şaşıyorum. bodrumda sonbahara yakın bir tarihte ektiğim tohumlar birlikte yaşadığımız zorlu ngünlerden sonra iki gün önce çiçeklendi....
cesaret ettiğim bir gün resimleyip sizlerle paylaşacağım
pembeli günler....
Yorum Gönder